BİYOGRAFİ ESERLERİ SERGİLER HEYKELLER ALBÜM RÖPORTAJ İLETİŞİM
ENGLISH
 

Mirror Mag Dergisi tarafından yapılan bir röportaj:

Ne için doğduğumu bilmiyorum ama ne için yaşadığımı biliyorum. 40 yıl dile kolay yolun yarısından daha uzun bir zaman.Boyalarla tuvallerle yapılan savaş yılları. 5 yaşındayken kalemi eline alır ve tüm yasaklara karşın boyu yettiğince aklı erdiğince duvarları karalar.. Bilmez neden yaptığını neden bu kadar kalemleri sevdiğini.Şimdi bildiği bir şey var ki O böyle doğdu.Böyle de yaşıyor. Evet Feryal Taneri'nin şu sözleri artık yaptığının bilinciyle, oturmuş sanatçı kişiliğinin aynası gibi "Ne için doğduğumu bilmiyorum ama ne için yaşadığımı biliyorum

M.G-Feryal Taneri sanata nasıl ne zaman başladınız?
F.T- Küçük çocuklara hep sorarlar büyünce ne olacaksın diye, bir zamanlar bunun yanıtı hep doktor mühendisti ama şimdilerde çocuklar uzay bilimcisi bilgisayar mühendisi gibi meslekler sıralıyor..İşte bu soru bana yöneltildiğinde ben hep ressam oldum. 1966 yılı bir yaz akşamı erkek çocuğu gibi bir kız, bisikletle alabildiğine özgür çocukça bir mutluluğun doruğunda pedalları çevirirken düşündüğü tek şey eve geç kalmış olmaktı.Birden bir taş hayatını değiştirdi.Yere düştü.Kızdı kendi kendine tam ayağa kalkmak üzereydi ki birden ışıklar içindeki bir ev, duvarları tablolarla süslü çerçeveler ışıl ışıl, Kalbi çarpmağa başladı garip bir heyecan.Ayağa kalktı sanki ne yaptığını bilmiyordu.Evin kapısını çalmıştı bir kere kaçmak istedi kaçamadı, geri dönüş yoktu artık. Kapı açıldı. Bembeyaz saclı uzun boylu yaşlı bir adam karsısında ki kız çocuğuna hayretle baktı bu saatte burada ne işi var gibilerden.Kız adamın konuşmasına meydan vermeden titrek bir sesle sordu “duvardaki resimleri kim yaptı" Adam şaşkın Ben dedi ben yaptım. Yine o heyecanlı titrek ses bana, dedi öğretirmisiniz ben resim öğrenmek istiyorum İşte o çocuk bendim Ve resim tutsaklığımın başladığı yıl oldu 1966.İlk hocam rahmetli Fuat Bey saygıyla anıyorum burada.

M.G-Peki o çocuk nasıl büyüdü?
F.T-Hiç büyümedi ki.Aynı heyecan aynı öğrenme hırsı. Dersler birbirini takip etti.İlk kez gördüğüm minik kurşun tüpler içindeki boyalar samur fırçalar.Artık Çengelköy'de şövalemi yüklenip deniz kenarındaki tarihi çınarın altında büyük keyifle boğaz resimleri yapıyorum.İlgi büyük yaşlı adamlar bu 13-14 yasındaki kızın yaptığını ilgi ile izliyorlar, çocuklar ise malzeme kutusundaki boyaları karıştırma derdinde. Orta okul yılları başladı ve de pir başladı.Kandilli Kız Lisesi zamanın en zor ve en ciddi eğitimin yapıldığı lise.Okumuyordum sadece çiziyordum derslerde kürsü de oturan öğretmenlerimin resimlerini çizerdim yetmezmiş gibi bütün sınıfın resim derslerinde verilen ödevlerini yapardım.İnanılır gibi değil ama 3 yıllık orta okulu 6 yılda zor bitirdim. Okuldan kaçtım hep Beyoğlu'ndaki sergileri gezerdim arkamda delikanlılar.Babam bir köy okulunda zorla orta okulu bitirmemi sağladı. Bu arada Mustafa Esirkuş'u tanıdım.Ufak tefek sevimli candan yumuşak huylu bir adam ama öyle değil.Bize eve uğrardı, alt katımızdaki komşu yakınıydı, onun sayesinde ders alıyordum.peyzajlar yapmama günlerce ses çıkarmadı eleştirdi yol gösterdi.Bir gün ki o günü hiç unutamam.Kapıdan içeri girdi, ilk işi tuvalleri eline almak oldu sonrasında kahrolduğum dakikalar.Resimler yerlerde uçuşmağa başladı."Bırak" diye bağırıyordu “bırak artık bunları kendini yarat “.Günlerce ağladım ve1 yıl resim yapmadım.Yıllar sonra onu anlayabildim. Sanatın doğa kopyacılığı olmadığını anlatmak istemişti.Keşke o kadar sert olmasaydı. Artık eve kapatılmıştım.Sinemaya bile gidemiyordum.Bu durumu protesto için saatlerce 5 katlı apartmanın çatısına çıkıp oturuyordum.Tabii pek aldıran yoktu protestolarıma alışıktı evdekiler.Babam bir politikacı olduğu için az çok bende ilgiliydim ve o dönemlerde sözde sol görüşü savunuyordum ama bu konuda aslında bildiğim bir şey yoktu.Sanki moda gibi bir şeydi solcu olmak.Bilinçli olanların dışındaydık. Biz vitrin solcularıydık. İsmet İnönü'ye farklı bir hayranlığım vardı, bayramlarda yılbaşlarında uzun cümlelerimi zorla sığdırdığım kutlama kartları atardım.O da yanıtlardı.Hiç unutmuyorum postacı gelip Ankara'dan gelen zarfı uzattığında bayram ederdim. Bir gün babam eve geldi;"Hazırlan yarın Ankara'ya Gidiyoruz, seni İnönü'yle tanıştıracağım" dedi.inanılır gibi değildi.Hiç uyumadan sabah oldu.Trene bindik Ankara ve meclis binası. Kırmızı halılar anımsıyorum.Milletvekillerinin konuşmalarını dinledik.Oturum kapandığında Paşa yerinden kalktı, bizde onun önüne çıkmak için yaklaştık, Fakat ne mümkün babam koluma asıldığı gibi kendimi çıkış kapısında buldum.!6 yasındaydım feryat figan ağlıyordum.Trene bindik Gözlerim kan çanağı."Bak dedi haklısın seni buraya kadar getirdim ama düşünemedim senin okula gitmeyip evde oturduğunu.Ben bunu Paşa'ya söyleyemem utanırım.Benim kızım okumuyor Olacak şey değil."Bu olay liseyi bitirme nedenim oldu.Babam çok zekice bu planı yapmıştı benim için. Resim serüveni lise yıllarında da bitmedi.Ankara'ya gittiğim bir dönem de Osman Zeki Oral'ı tanıdım.Devlet Galerisi'nde çocuklara resim dersi veriyordu.Kısa bir süre aralarına karıştım.Aldığım ilk desen dersleriydi. Lise yıllarının sonuydu.Okuldan fazla anımsamıyorum ama ya 2 ya 3 yetenekli öğrenci akademiye gönderildik. Reis'i ilk orada tanıdım. Bedri Rahmi Eyüboğlu.O zamanlar pek nereye geldiğimin bilincinde değildim ama az da olsa büyük ustanın değerini algılayabiliyordum.Hiç unutmam içinde soba olan deniz manzaralı küçük bir atölye ve sarkık memeli bir model.Bu arada nereden duyduysam sanatçılar yurt dışında müzeleri inceliyorlar.Ben eksik kalır mıyım.Almanya'da bir dayım var, tutturdum ona gideceğim diye neyse Hannover'e gittim, sonunda Picassoları gördüm. Okul 1973 Haziran'da bitti Eylül'ünde evlendirildim. Evlendirildim diyorum çünkü babamın isteğiydi karşı çıkamazdım.

M.G-Evlilikler genelde sanatla pek uyuşmayan müesseseler sizinki nasıl yürüdü?
30 yıla dayanan bir evlilik.Doğru söylüyorsunuz sanatçı özgür olmalı, aksam ne yenecek, çocuklar hangi okula gitmeli, esin iş sorunları çamaşır bulaşık derken zaman geçiyor.Tam öğrenme çağında ben bu sorunlarla boğuşmağa mahküm edildim.Bunlar yetmezmiş gibi evim İstanbul'un 270 km uzağında.Balayına güle oynaya gittim Dönüşte ise yol boyunca saatlerce ağladım ben ne yaptım diye, ama iş işten geçmişti.Artık zengin eşraftan bir ailenin geliniydim. Adım hiç yoktu.Evliğimin ilk yıllarında kaç kez İstanbul'a kaçtığımı hatırlamıyorum inanın.Her seferinde kocam geri getirdi. Ve en büyük ilk eserim oğlum doğdu. Peşinden kısa bir süre sonra da kızım.Yeniden doğmuş gibiydim.Onlar bana itici güç oldular aslında.Artık farklı birikimlerim vardı .Resim yapmayı bırakmamıştım Ama rahmetli kayınvalidemin su sözlerini asla unutamam “ olmaz" demişti “resim yapamazsın bize yakışmaz yaptı da sattı derler" Mücadelem hiç bitmedi.Çok sıkıldığım zamanlarda çiçek kurslarına nakış kurslarına gittim olmadı, yetmiyor.Çocuklar okula başladı. Bir gün kızım okuldan eve geldi yüzü beş karış; ne oldu dedim."Sen ne biçim annesin evde oturuyorsun herkesin annesi çalışıyor". İşte ateşi alevleyen kıvılcım buydu. Tamam dedim annen şimdi çalışmaya başlıyor. Resimlerimi alıp Ankara yollarına düştüm.Osman Zeki Oral hocam “Feryal" dedi piyasadaki pek çok ressamız diye geçinen kişiler var sen bunları görmedin mi hiç.Sen çok iyisin sana simdi bir salon ayarlıyoruz sergi açmalısın ve devam etmelisin" Yıllar katlanarak gitti.Sergiler atölye ufak tefek ödüller, televizyon resim dersleri programları, basın, sanat organizasyonları ve daha pek çok etkinlik.Kabıma sığamıyorum

M.G-Ben heykel mezunu olduğunuzu sanıyordum yanılıyor muyum?
Hayır Yanılmıyorsunuz. Henüz oraya sıra gelmedi. 1993 yılı Taksim Sanat Galerisinde sergi açtım. 2.salonda Marmara Üniversitesi'nden 3 öğretim üyesinin sergisi var.Onlarla sohbetlerimiz sürerken bir gün bir tanesi “feryal keşke bir de diploman olsaydı" dedi.Yine bir şimşek çaktı. Neden olmasın dı.Ertesi gün üniversite sınav formlarını aldım.u arada unutmadan söyleyeyim kızım da üniversiteye hazırlanıyor."Anne lütfen girme bu sınavlara dedi"."Sıfır puan alıp rezil olabilirsin.Mutlaka deneyeceğim.geri dönüş yok.Son gün akşamüstü önüme bir test kitabı attı “biraz bak bari" dedi. Baktım sonra seslendim İpek ünlü neydi ünsüz neydi?Biz tabii sesli sessiz harfler olarak okumuştuk.Odasından fırladı Ne Olur anne vazgeç arkadaşlarıma annem eksi puan aldı diyemem" O nu yatıştırdım bak bizde söylemeyiz aldığım puanı izin ver şimdi gireyim dedim.Bana Söylendiği sayıda soru yanıtladım sonuçlar geldi inanılır gibi değil.Kazanmıştım hem de iyi bir puanla.Yetenek sınavları, neyse ki o benim için kolaydı. Heykel mezunu oldum Binlerce kilometre yol gitmişimdir okul bitene kadar, evim İstanbul'da olmadığı için. Kar kıyamet her hafta 600 km yol gittim tam 4 yıl. Hızımı alamadım sanırım, birde yüksek lisans yapayım dedim o da oldu.

M:G- Burada sormam gereken önemli bir konu var siz alaylı bir ressamken mektepli oldunuz.Okul öncesi zaten kendinizi kanıtlamıştınız. Ne kazandınız okulu bitirmekle?
Çok şey kazandım.Zaten meraklı olduğum sanat tarihi bilgilerim yenilendi.Tüm baskı tekniklerini okulda öğrendim.Sizin daha öncede belirttiğiniz gibi heykel mezunu oldum ben.Daha önce seramik çamurlarıyla oynamaktan öte bir şey yapmamıştım.Heykel resmimin gelişmesinde büyük katkı sağladı.Gençlerle okula gittim onların yaratıcılıkları dinamizmi beni etkiledi.Özellikle vurgulamak isterim onlar bana kendimi genç hissetmemi sağladılar bu muhteşem bir duygu.Onlarla yaşadığım anılar bir kitaba sığacak kadar çok ve de ilginç.Belki bir gün yazarım diye düşünüyorum.

M.G- Lisans, yüksek lisans tamam ya sonrası?
F.T- Devam.Kaldığım yerden devam.Artık evimi ve atölyemi İstanbul'a taşımıştım.Sergiler, yönetim kurulu üyeliğim, uluslararası etkinlikler.Tabii yol çok uzun aslında.Daha yarı yola gelmedim.Halen de bu böyle.

M.G- Bunları biraz açar mısınız. Nerede Yönetim kurulundasınız sergileriniz uluslararası etkinlikler derken neler yapıyorsunuz?
F.T- Sergilerim sanırım şimdiye kadar 30 u aştı Birkaç tanesinden burada söz edeyim. 2000 yılında Marmara Üniversitesi Öğretim Üyeleri ve mezunlarından oluşan 11 kişilik bir grup kurdum. O yıllarda bu grubun sergilerini gerçekleştirdim.Çok uzun yıllar yönetiminde olduğum eski adı Osmanlı Ressamlar Cemiyeti bu günkü adı Güzel sanatlar Birliği olan Türkiye'nin en eski sanat derneğinin tüm faaliyetleri içinde oldum.Polonya'da 6 kişilik grup sergisine katıldım.2002 de çağrılı olarak Almanya'nın Schwabach kentinde Ortung 3 festivalinde Galery Gaswerk'te kişisel sergi yaptım Benim için oldukça gurur vericiydi Alman basınında çok ça yer aldı ve sergiyi 6000 kişi gezdi.Bu yılda 3 resmim Tahran Bienali'nde seçilerek sergilendi ve katalogda yer aldı.Bu yıl da Macaristan'da bir sanat kampına ilk kez katıldım Uluslararası etkinliklere gelince. Söz etmeyi unuttum Karadeniz Ereğli'de bir sanat galerim vardı Akheron Sanat galerisi.Burada yaptığım sanat etkinlikleri belediyelerle ortak yaptığım organizasyonlar beni sonunda uluslararası sempozyumları düzenlemeye kadar götürdü diyebilirim.Bunu aslında biraz daha detaylı anlatmak isterim sanırım ilgi çekici olacaktır. Birkaç yıl önce genç bir sanatçı adayı tanıdım.Gözleri pırıl pırıl çeşitli sanat atölyelerinde çalışmış öğrenmeyi bırakmayan her şeyin üstünde farklı bir sanat yeteneği olan genç bir hanım Özlem Kalkan Erenus. Kendi imkanlarıyla yurtdışında bir takım sanat kamplarına katılıyor her yıl.İlgimi çekti. Bir sohbet sırasında bu etkinliği Türkiye'de oluşturma fikri gelişti.İlkini O nun yurt dışında tanıdığı arkadaşlarıyla Antalya Kemer'de Kemer Belediyesi'nin katkılarıyla 12 sanatçıyla yaptık, İkincisini 17 sanatçıyla Kapadokya'da Karlık Otel sponsorluğuyla gerçekleştirdik.Bu yıl da Urla'nın ilginç bir tarihinin olduğu, Sağlık Bakanlığına ait bulunan Karantina Adası'nda Sağlık Bakanlığı Eğitim ve dinlenme tesislerinde Aynı Bakanlığın izni Ve desteğiyle 23 eylül 2 Ekim 2005 tarihlerinde yapma kararını aldık.Halen çalışmalarını sürdürdüğümüz bu etkinlik Karantina Adası Uluslararası Plastik Sanatlar Sempozyumu adı altında belirtilen tarihte yaklaşık 40 sanatçının katılımıyla gerçekleşecek. 1 Ekim'de aynı ada da bulunan Taafuzhane Binasında açılacak sergiyle de Kampta kurulacak olan atölyelerde üretilen yapıtlar sanat severlere sunulacak.

M.G-Bu etkinlikleri yapmamacınız ne? Sanırım böyle etkinliklerden maddi bir kazanç sağlamak mümkün değil.
Tabii ki maddi kazanç yok aksine cebimizden fazlasıyla harcıyoruz. Katkı aldığımız şirketler olmakla birlikte olmadık masraflar çıkabilir.Sağlık sorunları olabilir malzeme yetmeyebilir Transfer sorunları çıkar yani aklınıza gelmeyen pek çok sorunu kamp esnasında çözmek zorundasınız.Bunu da x şirkete gidip ödeyin diyemezsiniz. Bu yıl sanatçı sayımız yüksek her zamankinden daha çok desteğe ihtiyacımız var.Şimdilik Farmed İlaç Sanayii, Yaşar Holding, İlaçsan İlaç Sanayii Espa Kağıtçılık, Metal Kumlama Talens Firmalarından çeşitli alanlarda destek sözünü aldık.Urla Belediyesi'nden de bir katkı bekliyoruz. Bizde bu yardımlara sanatçılarımızın eserlerinden 1 adedini hediye ederek teşekkür ediyoruz. Ayrıca basılacak katalogda isimlerine yer veriyoruz. Şimdi 3 yıldır basarıyla gerçekleştirdiğimiz bu kamplar öncelikle ülke tanıtımımıza faydası olmaktadır.Sanatçıların kaynaşmasıyla sürekliliği olan dostluklar kurulmakta dolayısıyla kültür alışverişi gerçekleşmektedir. Daha öncede belirttiğim gibi atölyelerde üretilen yapıtlardan bir adedini sponsorlarımıza hediye ediyoruz.Diğer resimler koleksiyonumuzun parçası olarak şimdilik davet edildiğimiz yerlerde sergiliyoruz. İşte burada bir hayali açıklamam gerekiyor.O hayali nasıl Gerçekleştireceğimi de bilmiyorum aslında.Son yıllarda büyük adamlarımızın el attığı bir konuya biz pek mütevazi şekilde el atmış bulunuyoruz.Evet Uluslararası Çağdaş Sanatlar Müzesini kurmak istiyorum.Dikkat ederseniz yabancı sanatçıların eserlerinden örnekler olan bir müzemiz yok, olan müzelerimizde de ya çok bilinen, sanat tarihimizde yeri olan Hoca Ali Rıza'lar Sami Yetik'ler bolca Çallı Resimleri ya da günümüz sanatçılarının pek azından örnekler vardır. Bu gözlem sanırım beni bu yola götürdü. Eser birikimimiz hızla artıyor.En iyimser tablo 5 yıl içinde oluşur gibi görünse de bu sürenin daha da uzaması tabii ki mümkün.Koşullar ne getirir bilinmez.

M.G-Gerçekten de bu projenizden çok etkilendim Feryal Hanım.Umarım gerçekleşir. Biraz resimlerinizden söz edelim.Bu konuda Neler söylersiniz.
F.T- Bu en zor soru.İnsanın kendini anlatması çok zor. Ben kara gözlüyüm kara kaşlıyım iyi huyluyum tarhana çorbasını çok severim yarışmacı arkadaşlara başarılar dilerim der gibi hissediyorum kendimi.Yine de bir şeyler söyleyeyim dilim döndüğünce. 40 yıla çok az bir zaman kaldı. Bu uzun zaman dilimi içinde 3 kez tarz değiştirdim.üçü de bendim ama kahrolduğum uykusuz geçen gecelerim oldu.Sonunda bir gece uyabildim. İste bu gün yaptığım resimlerimin ilk örneğini yapmıştım.Şimdi mutluyum huzurluyum en azından ben neyim diye aramıyorum.4. deneme olumluydu artık ya da bana öyle geliyordu.Hiç bir akıma girmiyor yaptıklarım, biraz ben, biraz uzaktaki ben, biraz, zaman zaman hiç tanıyamadığım ben.Kırmızıyı seviyorum diyemem ama kırmızı benim.Maviler özgürlüğü çağrıştırır, resimlerimde mavi gözler hep bir yerlerden bakar, bazen gizli bazen de alenen. Tuvalde soyutlanmış kadınlar aslında gerçek hayatta da soyutlandıkları olmuyor mu? Resim kurallarının unutulmadığı, duygularla boyanmış, zamanla iç içe, bazen da yok saydığımız kadınlar.İşte hepsi bu,

M.G-Gerçekten çok iyi anlattınız.Şimdi biraz sanatçı Feryal'den uzaklaşalım, bu o kadar kolay olmayacak biliyorum sanatçı her zaman sanatçıdır ama bir kadın olarak duygularıyla yaşayan bir kadın olarak kendinizi anlatır mısınız.Örneğin hiç aşık oldunuz mu?İyi yemek yapar mısınız? Kediniz var çiçekleriniz var.Bunları anlatın lütfen. F.T-Bakın şimdi kolay sorulara geçtik. Tabii ki aşık oldum.Evlenene kadar kaç kere aşık olduğumu hatırlamıyorum hepsinde “ellerimde çiçekler kapında sırılsıklam" şarkısını hatırlatan tablolar.Şimdilerde en büyük aşkım Yumak. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmez, benimle yatar ama misafir gelirse bana ihanet ediyor gidip misafirin yatağına giriyor.Eminim aşkımız daha uzun yıllar sürecek çünkü o daha 8 aylık sarışın yeşil gözlü bir tekir. İyi yemek yapmak galiba bizde kalıtımsal bir olgu.Bu konuda mütevazi olamıyacağım galiba.Her türlü dolma, mantı, zeytinyağlılar, iç pilavlar, çerkez tavuğu bazı meze çeşitleri benim menümde yer alır.Ayrıca yemek yapmağa hiç üşenmem. M.G-Feryal Taneri cok teşekkür ederiz bu güzel ropörtaj için sizi tanımaktan Mutluyuz.Daha nice başarılarınızı görmek dileğimiz ki biliyoruz artık siz i kimse durduramaz sevgiyle kalın.